31 Temmuz 2016 Pazar

HZ,DAVUT'UN HAYATI

Hz Davut A.S. Hayat Hikayesi
Hz. Musa'dan sonra, Hz. Yuşa peygamber olmuştu.
İsrailoğulları'nı çölden çıkardıktan sonra Şeria nehrinin yanına kadar getirmiş oradanda. Eriha şehrini kuşatmıştı. 

Eriha'yı savaşarak ele geçirdikten sonra mukaddes topraklara kavuşmuşlardı.
Hz. Yuşadan sonra Israiloğullarında Hakimler devri başlamıştı. Bu devirde İsrailoğullan'nın başına Amalikalıların acımasız hükümdarı Calut bela olmuştu.

Oldukça gaddar olan bu dev cüsseli Calut, İsrailoğullarına sürekli baskı yapıyor, onları devamlı zor durumda bırakıyordu. Üstelik İsrailoğullan için manevi önem taşıyan Tabutu'da ele geçirmişlerdi. Şimdide mukaddes toprakları kaybetme tehlikesi ile karşı kärşıya bulunuyorlardı.


Sonunda kendilerine yeni bir önder yeni bir kumandan aramaya başladılar. Bu nedenle Hz. IsmaiTin yanına gittiler ve şöyle dediler;
- "Bize bir lider gerekmektedin O lider ne derse biz onu yaparız."


Hz. Ismail liderlik için Talüt'u seçti. Ama Talüt'un malı, mülkü olmadığından İsrailoğulları ona itiraz ettiler.
Aradan günler geçti. Amälika kavmi, İsrailoğullan için
kutsal sayılan Tabüt'un çevresine pislemeye başladılar. Bunu duyan İsrailogulları oldukça üzülüyorlardı.


Daha sonra Yüce Allah'ın bir mucizesi gerçekleşti. Tabut'un çevresine pisleyen amansız bir hastalığa yakalanıyordu. Bunun üzerine Calüt Tabüt'u iki öküzün üstüne koyarak çöle yolladı. Oküzler Tabut'u doğruca Talüt'un evine getirmişlerdi.


Bu mucize karşısında İsrailogullan Talut'un liderligini
kabul etmek zorunda kalmıştı.
O günden sonra savaş hazırlıkları yapıldı. İsrailoğulları savaş için hazırlandıktan sonra yola koyuldular. Sıcak çöllerde uzun süre yol aldılar. Dinlenmek için bir dağm eteğinde durdular. Talut askerlerine şöyle seslendi;


- "İsrailogulları! Bu dağı geçince bir nehir göreceksiniz. Nehri geçer geçmez savaş başlayacaktır.
Ancak Yüce Allah sizi bu nehirde imtihan edecektir. Kimse bu sudan içmesin, yoksa savaşma gücünüzü yitirirsiniz. Sadece serinlemek için bir avuç suya izin vardır."


İsrailoğullan dağı aştılar ve nehire vardılar. Ancak pek çoğu Talüt'un dediklerini unutmuştu. Çok az kimse suyu içmemişti. Suyu içenlerin savaşma gücü kalmamıştı. Hepsi suyun kenarında yığılıp kaldılar.
Talüt çok az askeri ile karşıya geçmişti, Calüt'un ordusu daha nüfuslu, ath ve silahlı idi.


Savaş başlamış ortalık bir anda çığhklar ve at sesleriyle
inler olrnuştu. r
Savaş iyice hızını arhrmıştı ki, Calüt meydanın ortasına
çıkarak kendisi ile teke tek dövüşecek bir asker istedi.
Calüt iri yan oldugu için herkes ondan korkuyordu. Az
sonra bir ses duyuldu;

- "Ey Calut seninle ben dövüşecegim."
Bu cevabı veren Hz. Davud idi. Hz. Davud genç idi çobanhk yapıyordu ve oldukça iyi sapan atardı. Calüt, Hz. Davud'u karşısında görünce onunla alay etmeye başladı. Çünkü onu önemsemiyordu. Calut atı ile Hz. Davud'un üzerine hızlı gelmeye başladı.


Hz. Davud'un elinde bir bıçak ile sapandan başka birşey yoktu. Calüt iyice yaklaşınca Hz. Davud elindeki sapan ile onu avladı. Calüt atından düşmüştü. Daha sonra Hz. davud hızla atılıp elindeki bıçak ile Calüt'u öldürdü. İsrailoğullan savaşı bir avuç insan ile kazanmışlardı.


Sonraki zamanlarda Talüt kızını Hz. Davud ile evlendirdi. Talüt öldükten sonra yerine Hz. Davud geçti. Hz. Davud hükümdar olarak ç'ahştıktan bir müddet sonra peygamber oldu. Böylece Hz. Davud hem peygamber hem'de padişah olan ilk insan olmuştu.


Devletinin parasını yememek için demirden zırh yapıp satmaya başladı. O artık geçimini böyle sağlıyordu. Hz. Davud'a dört büyük kitaptan biri olan Zebur gönderildi. Hz. Davud, Zebur'u her zaman okurdu. Herkes onu dinlerdi.  Sesi çok güzeldi. O yüzden dinleyenler çok etkilenirdi.


Hz. Davud tsrailogullan'nı refaha kavuşturnıuştu. "^ Ancak İsrailogulları tekrar azmıştı. Yeniden doğru yoldan çıkmaya başladılar.
Hz. Davud vfefatına kadar İsrailoğullarına Yüce Allah'ın vahiylerini anlatmaya devam etti.

HZ.İSA'NIN HAYATI

Hz. İsa; Hristiyanlığın kurucusudur. Hristiyanlar, onun «Tanrı’nın oğlu» olduğuna, insanlığı kurtarmak için gökten yeryüzüne indiğine inanmışlardır. Müslümanlık’ta da Hz. İsa’ nın peygamberliği kabul edilmiştir. İslâm dininde Hz. İsa, Hz. Peygamber’den sonra bütün peygamberlerin en büyüğüdür ve Müslümanlığın ortaya çıkışına kadar «hak dini» Hz. İsa’nın şer’ati, yani Hristiyanlık’ tır.Bugün kullandığımız takvimin başlangıcı Hz. İsa’nın doğduğu yıl olarak kabul edilmiştir. Yalnız, tarihçiler, Hz. İsa’nın doğum yılı tespit edilirken bir yanlışlık yapıldığını, M. Ö. ya 4, ya da 6 ncı yılda doğduğunu kabul ediyorlar.
Hz. İsa Filistin’de Bethlehem (Beytullâhm) de doğdu. Annesi Meryem, Jozef (Yusuf) adında bir marangozla nişanlıyken, Cebrail ona bir çocuğunun dünyaya geleceğini haber vermiş, bu çocuğun Tanrı’nın oğlu olduğunu, Museviler’in peygamberi olacağını bildirmişti. Melekler, Meryem’e oğluna «Tanrı’nın yardımcısı» anlamına İesus (İsa) adını koymasını da söylemişlerdi.
Hz. İsa’nın doğumuna pek az bir zaman kaldığı sırada Meryem’le Yusuf, vergilerini ödemek için Nazareth (Nasıra) dan Beytullâhm’a gitmişlerdi. Şehirde kalacak bir yer bulamadıkları için bir ahırda gecelediler. Hz.İsa bu ahırda dünyaya geldi. İsa’nın 25 aralık günü doğduğu kabul edilir, o gün (Noel) bütün Hristiyan dünyasında kutlanır.
Museviler’in başı Herod, yeni bir peygamberin doğduğunu haber alınca kendisine bir rakibin çıkmasından korkmuş, yeni doğmuş çocukların öldürülmesini emretmişti. Bunun üzerine Yusuf derhal Meryem’le İsa’yı alıp Mısır’a kaçtı. İsa’nın çocukluğu hakkında pek az şey biliniyor. Yalnız, daha çocuk denecek yaştayken bütün bilginleri şaşırtacak derecede bilgili olduğu, birtakım insanüstü kuvvetlere sahip olduğu anlatılmaktadır.
Hz.İsa otuz yaşına bastığı sıralarda hayatında önemli bir değişiklik oldu. Öteki insanlara benzemediğini Kana’da yapılan bir ziyafette, ilk defa tabiatüstü kudretini etrafındakilere gösterdi : Ev sahibinin depolarında şarap tükendiği bir sırada evdeki suları şarap yaparak onu sıkıntıdan kurtardı.
Hz.İsa, artık kendi yurduna gitmekten korkmuyordu. Nazareth’e gitti, sinagogda halka kendisini peygamber olarak tanıttı. Daha sonra Kudüs’e gitti, orada fikirlerini anlattı. İsa’nın şöhreti bütün Filistin’e yayılmıştı. Herkes onu görmek, sözlerini dinlemek istiyordu. Hz.İsa, yeni kurduğu dinin ilkelerini yaymak için diyar diyar dolaşmaya başlamıştı.
Hz.İsa’nın Romalılar aleyhine bir ihtilâl hazırlayıp Musevi devletini yeniden kurmak istediğini düşünerek kendisini ortadan kaldırmak isteyenler de çoktu. Hz.İsa’nın şöhreti arttıkça Musevi dininin liderleri de ona düşmanlık etmeye başlamışlardı. Hz.İsa, bir pazar günü, büyük törenle Kudüs’e geldi. Birkaç gününü vaizler vererek, dinlenerek geçirdi. Perşembe gecesi, ilk defa onun fikirlerini kabul eden arkadaşlarıyla (Havariler’le) beraber yemek yedi. Hristiyanlık tarihinde bu yemek «Son Yemek» olarak tanınır. İsa o gece geç vakit Kudüs’ün arkasındaki Zeytin Dağı’na çıkıp uzun uzun dua etti. Sonra da tevkif edildi. Taraftarlarından biri olan İudas, Hz.İsa’yı yakalamak isteyen şahıslara bir miktar para uğruna yardım etmişti. İudas, çok geçmeden pişmanlık duydu, kendini bir ağaca astı. Hristiyanların inancına göre, ağaç, utancından, kıpkırmızı kesildi, böylece erguvan ağacı ortaya çıktı.

HZ MUHAMMEDİN'İN HAYATI

Hz Muhammedin Hayatı

Sevgili Peygamberimiz 20 Nisan 571 Pazartesi günü Mekke’de doğdu Babası Abdullah, annesi Âmine, dedesi Abdülmuttalip, büyük babası Vehb, babaannesi Fatıma, anneannesi ise Berre’dir.
Doğduktan sonra 4 yaşına kadar sütannesi Halime’nin yanında, bundan sonra 2 yıl boyunca da annesi Amine’nin yanında kaldı6 yaşında iken annesi onu akrabalarıyla tanıştırmak ve babası Abdullah’ın kabrini ziyaret etmek için Medine’ye götürdü.
Hz Âmine, kocası Abdullah’ın kabrini ziyaret etmiş, Hz Peygamber de Neccaroğulları’ndan.
Akrabasıyla tanışmıştı Âmine dönüşte Ebva denilen yerde hastalanıp vefat etti ve orada toprağa verildi Bu sırada yolculukta kendileriyle birlikte olan Ümmü Eymen onu Mekke’ye ulaştırdı ve dedesine teslim etti.

6 yaşından 8 yaşına kadar dedesi Abdulmuttalib’in yanına kaldı O da ölünce, vasiyeti üzerine amcası Ebu Talib’in evine taşındı Ebu Talib, Peygamber Efendimizin babasıyla hem baba hem de anne gibi kardeşti.
13 yaşından itibaren amcaları ile birlikte ticarete atıldı Uzun bir süre bu işle meşgul oldu ve bu alanda doğrulukla, dürüstlükle tanındı Henüz 20 yaşında iken hırsızlık, gasp, eşkıyalık, zulüm ve haksızlıklara karşı bir tedbir almak amacıyla bazı Mekkelilerin oluşturduğu Hılfulfudül adlı kuruluşa katıldı ve etkili bir üye olarak görev yaptı.
25 yaşına geldiğinde Hz Hatice ile evlendi Hz Hatice bu esnada kırk yaşında idi ve onunla evlenmeye karar verişinde Sevgili Peygamberimiz “el-Emin: Güvenilir, dürüst” olarak tanınması birinci derecede rol oynamıştı.
35 yaşına geldiğinde Ka’be hakemliği yaptı; Ka’be’nin tamiri sırasında Haceru’l-esved’in yerine konulması sırasında ortaya çıkan anlaşmazlığı, taşı bir yaygı üzerine koyup tüm kabile reislerine taşıtmak suretiyle giderdi, böylece kabileler arasında çıkması muhtemel bir kavgayı önlemiş oldu.
Peygamber Efendimiz 40 yaşlarına yaklaştığında kendisinde insanların arasından uzaklaşıp kırsal alana çıkmak, yaratılışın ve evrenin inceliklerini düşünmek arzusu uyandı Bu münasebetle belli sürelerde Hira-Nur dağındaki mağarada kalmaya başladı Nihayet 40 yaşında iken 610 Ramazan ayında bir gün Cebrail Aleyhisselam geldi ve vahiy süreci başlamış oldu İlk vahiy edilen ayetler, “Yaratan Rabb’inin adıyla oku!” diye başlıyordu Böylece Yüce Allah tarafından Peygamberlikle görevlendirilmiş oldu.
Peygamber Efendimizin İslam davetine evet diyerek ilk inanma şerefine Hz Hatice, Hz Ali, Hz Zeyd b Harise ve Hz Ebu Bekir eriştiler Bunları Hz Osman, Abdurrahman b Avf, Sa’d b Ebi Vakkas, Talha ve Zübeyr Hazretleriyle diğerlerini takip ettiler.
Peygamberliğin ilk altı yılı dolarken Hz Hamza ve Hz Ömer gibi yiğitlik ve cesaretleriyle tanınan zatlar Müslüman oldu.
10 Peygamberlik yılında peş peşe Hz Hatice ve Ebu Talib ölünce düşmanların eza ve cefaları bir kat daha arttı Çünkü bunlar hatırlı insanlardı, çevreleriyle Peygamberimize destek veriyorlardı Bu sırada Hz Peygamber, dış destek sağlamak amacıyla Taife gitti Ne var ki Taifliler İslam’ı kabul etmediler, Hz Peygamber’e destek vermediler, üstelik onu taşlattılar, üstü başı kan içinde kaldı, Taif dışında bir bağa sığınarak taşlanmaktan kurtulabildi.
Ardı arkası kesilmeyen bu sıkıntılar devam ederken aynı günlerde Sevgili Peygamberimiz Mirac’ta İlahi ikramların doruğuna eriştirildi, Yüce Allah’ın huzuruna yükseltildi ve İlahi buyrukları, aracı olmaksızın dinlenme ve alma imkânına kavuşturuldu.
Bütün zorluklara rağmen Hz Peygamber İslam’ı tebliğ çabalarını sürdürüyordu Birer yıl arayla 1 ve 2 Akabe Biatları yapıldı Bunu takip eden zaman diliminde Yüce Allah’ın izni ve buna bağlı olarak Hz Peygamber’in müsaadesi üzerine Müslümanlar Mekke’den Medine’ye göç ettiler İslam tarihi literatüründe buna, “hicret” denilmiştir En sonunda Sevgili Peygamberimiz de Hz Ebu Bekir ‘le birlikte Medine’ye göç etti.
Efendimiz(sav) Medineli Müslümanlar yani Ensar = Yardımcılar ile Muhacirler = hicret edenler arasında kardeşlik kurdu.
Puta tapıcılarla Müslümanlar arasında Bedir, Uhud, Hendek, Müreysi gibi savaşalar oldu Hz Peygamber’in sağlığında İslam elçisi dokunulmazlığı olduğu halde öldüren ve Medine’ye saldırmayı tasarlayan Hıristiyanlara karşı da Mute ve Tebük seferleri düzenlendi, 630 yılında Mekke fethedildi Hz Peygamber, çıkmaya mecbur olduğu vatanına üstünlük sağlayarak ve genel af ilan ederek girdi.
Peygamber Efendimiz, 632 yılında hac esnasında Mekke’de Arafat’ta yüz binden fazla Müslüman’a bir konuşma yaptı İslam düşüncesinin bir özeti olan ve insan hakları bakımından çok mükemmel prensipler içeren bu konuşma İslam tarihinde “Veda Hutbesi” diye anılmaktadır.
İslamiyet’i sabırla, azimle, cesaretle, insanlara ulaştıran Sevgili Peygamberimiz, 8 Haziran 632 Pazartesi günü hayata gözlerini yumdu, Allah’ın rahmetine kavuştu, cenaze namazı erkekler, kadınlar ve çocuklar olmak üzere sıra ile cenazenin bulunduğu hücre-i saadette kılındı ve orada toprağa verildi .

HZ.ADEM HAYATI

İnsan oğlu yaratılmadan önce alemde nurdan yaratılan ve “melek” adı verilen değerli varlıklar mevcuttu. Melekler cinsiyeti olmayan varlıklardır.
Bir zaman geldi ki yüce Allah meleklere:
-          Ben yer yüzünde bir halife yaratacağım dedi. Melekler şaşkınlıkla:
-          Sen yer yüzünde fesat çıkaracak, kan dökecek insanı mı halife yaratacaksın? Halbuki biz sana hamd ederek seni tesbih ediyoruz. Seni mukaddes biliyor, noksan sıfatlardan uzak olduğunu söyleyip itiraf ediyoruz dediler.
Bu bir itiraz olmaktan çok, zikredilen sıfatları taşıyan varlığın Halide sayılmasındaki hikmeti anlama maksadına dayanıyordu. Allah:
-          Ben sizin bilmediğinizi bilirim dedi.
Arzdan alınan toprak yapışkan bir çamur haline gelinceye kadar ıslatıldı. (37-11) daha sonra kokuşmuş bir balcık haline gelinceye kadar kendi haline bırakıldı. (15-28) bu balcığa insan şekli verildi. Kurudu ve dokununca çömlek gibi, testi gibi ses verecek şekilde katı bir cisim oldu. (55-14) ve yüce Allah meleklere :
-          Ona kendi ruhumdan üfleyeceğim zaman derhal secdeye kapanın (15-29) dedi. Yüce Allah, adem (a.s) : yarattığı ana kendisine secde etmeyen tek bir varlık vardı. O   da  ateşten yaratılmış cinlerden olan şeytandı. Allah:
-          Ey iblis! Seni secde etmekten alı koyan büyüklük taslaman mı yoksa kendini çok yükseklerde görmen mi? Dedi.   İblis:
-          Ben ondan daha hayırlıyım, beni ateşten, onu ise çamurdan yarattın dedi. İblisin yaptığı hatadan dolayı af dilemesi gerekirken inatla isyanını sürdürmesi karşılığında yüce Allah :
-          Çık oradan! Muhakkak sen kovulmuş durumdasın. Ve artık kıyamete kadar lanetim senin üzerindedir. Dedi. İblis:
-          Ey rabbim tekrar diriltilip kalkacakları güne kadar bana mühlet ver. Dedi. Allah:
-          Sen mühlet verilenlerdensin dedi. İblis:
-          Senin izzet ve şerefine yemin ederim ki, onların hepsini azdıracağım. Ancak iyi niyetli, samimi ve gösterişten uzak kullarım benim şerrimden yakalarının kurtaracaklar. Dedi. Bunun üzerine Allah:
-          Hak benim ve ben ancak hakkı söylerim. Yemin ederim ki onlardan herkim senin peşinden giderse kendine yazık etmiş olur. Çünkü cehennem; sen ve sana uyanlarla dolduracağım. Dedi.
Yüce Allah, adem (a.s)’ı yaratınca eşiyle birlikte cennete koydu.
-                           Birlikte cennete yerleşin dilediğiniz yiyeceklerden yiyin ancak şu ağaca yaklaşmayın! , aksi taktirde zalimlerden olursunuz dedi.Şeytan :
-                           Rabbiniz size bu ağacı yalnızca birer melek olmamanız, yahut ölümsüzlüğe kavuşmamanız için yasak etti. Ben gerçekten sizin iğliğiniz isteyenlerdenim diye yemin eder.
 Bu şekilde onları kandırıp yasak meyveden yedirtti. Ve ikisinin de ayıp yerleri açıldı. (sevgili arkadaşlar farkındaysanız her şeytana uyan kişi yarı çıplak giyinir. Haramları çiğnemekle üzerlerindeki giysileri atmak hep doğru orantılıdır.) Hz. Adem ve zevcesi bu duruma çok  utandılar ve  derhal cennet yapraklarını üzerlerine örtüler. Yüce Allah onları:
-                           Ben size bu ağacı yasaklamadım mı, haberiniz olsun bu şeytan size açık bir şeytandır, demedim mi? Dedi. Onlar:
-                           “Rabbimiz biz kendimize zulmettik, eğer sen bizi bağışlamaz, bize merhamet etmezsen kesinlikle hüsrana uğrayanlardan oluruz.” Dediler. Yüce Allah:
-                           şeytan ve insan birbirinize düşman olarak yeryüzüne inin. Orada yaşayacak, orada ölecek ve oradan dirilip çıkarılacaksınız.
Ve arkadaşlar böylece şeytan ve insan oğlunun yeryüzündeki serüveni başlar.
Rabbimiz bize dosdoğru bir yol göstermiştir; bu yolun haritası Kuran-ı Kerimdir. Şeytanın bütün işi bizi bu doğru yoldan alıkoymaktır. Haritasını elinden bırakmayan yolcu doğru yolundan şaşmaz. Hatalar insanlara mahsustur. Ancak hikayemizde gördüğünüz gibi hata sonucu şeytan gibi asileşmek yerine Hz. Adem ve eşi gibi hatayı kabullenip Allah dan bağışlanma dilemek gerek.
Hz. Adem düşmanı olan şeytanla birlikte yeryüzünde yaşamaya başlar, bir çok çocuğu dünyaya gelince Yüce Allah Hz. Adem’i peygamber seçer. Hz. Adem çocuklarına yalnızca bir olan Allah’a ibadet etmelerini, asla şeytana uymamalarını söyler. İnsan oğlunu öldükten sonra dönüşünün yalnızca Allah’a  olduğunu, Allah’a ibadet edenlerin cennete, şeytana  uyanların ise cehenneme gideceğini anlatır. Kendisi cenneti gördüğü için çok sevdiği çocuklarının yalnız Allah’a kulluk edip cenneti hak etmeleriniz yürekten ister. Ancak kabil ve Habil adında ki iki oğlundan büyük olanı Kabil babasının anlattıklarına pek inanmaz. Bu nedenle babası konuşurken çok sıkılır onu dinlemek istemez. Fakat habil pek iyi huyludur. Babasının her söylediğini can kulağıyla dinler, çok sevdiği kendisini yaratıp nimet veren Rabbinin rızasını kazanmak için elinden geleni yapar.
Hz. Adem kabil’i tarım işleriyle görevlendirmiş; Habil’i ise koyun ve sığırların  bakımıyla görevlendirmişti. Akşam olduğunda Kabil eve meyvelerle habil ise sütlerle dönerdi.
Yüce Allah hz. Adem ve ailesinin rızklarını artırmıştı. Hz. Adem çocuklarına Allah’a şükürlerini nasıl göstereceklerini öğretti. Çocuklar bir dağın tepesine çıkacaklardı ve kazançlarından bir kısmını oraya bırakacaklardı. Bu koydukları şey Allah için kurban ve mallarının zekatı idi.
Habil bu işe çok sevinmişti, kendilerine bunca yiyecek ve içecek veren Allah’a teşekkür için en iyi en besili koyunu seçti. Kabil ise, “niçin bin bir zorlukla kazandığım malları bir dağın tepesine atacakmışım” diye düşünerek asık suratla meyvelerinin en kötülerini en çürüklerini ayırdı. Hep beraber dağın tepesine çıkıp bıraktılar.
Hediyelerinin kabul edilip edilmediğini anlamak için ertesi gün babalarıyla birlikte tekrar dağın tepesine çıktılar. Habil’in hediyesi yoktu çünkü Allah onu kabul etmişti. Habil sevinip Allah’a şükretti. Kabil’in hediyesi ise olduğu gibi duruyordu. Allah onunkini kabul etmemişti. Çünkü onun hediyesi kabil gibi bozuk ve kötü idi.
(hz. Adem (a.s)’ın ailesi, yeryüzünde kendilerinden başka  insan olmadığı için zekat ve infaklarını bu şekilde yapıyorlardı. Bizler ise zekatlarımızı Allah için fakirlere veriyoruz. Aman sevgili çocuklar fakirlere çürümüş, bayatlamış, bizim iştahla yiyemeyeceğimiz yiyecekler vermeyelim. Kullanmadığımız bize küçük gelen giysilerimizi yıkayıp, söküğünü dikip, ütüleyip pırıl prıl tertemiz bir şekilde ihtiyacı olanlara vermeliyiz. Aksi takdirde Kabil’in düştüğü duruma düşeriz.)
Kabil kendi hediyesinin kabul edilmeyip kardeşinin hediyesinin kabul edilmesine çok bozulmuştu. Aradan günler geçmişti fakat Kabil’in olayı unutmak bir yana kini, öfkesi büyümüştü. Kızgınlıkla yemin ederim seni öldüreceğim dedi.  Habil:
-Allah ancak muttakilerin kurbanını kabul buyurur. Sen beni öldürmek istersen bile ben seni öldürmeyeceğim. Çükü ben alemlerin Rabbin den korkarım. Fakat şunu bilmeni isterim ki beni öldürdüğünde benim günahımı ve kendi günahını yüklenip cehenneme gidersin. Zalimlerin sonu budur.
Habil’in bu ikazları Kabil’in öfkesini yatıştırmamıştı vee kardeşini öldürdü. Derken Allah ona kardeşinin cesedini nasıl örteceğini göstermek için bir karga gönderdi. Bu karga başka bir karganın cesedini toprağı eşeleyip koydu ve üzerini örtünce : kabil; “yazıklar olsun bana şu karga gibi olup da kardeşimin cesedini örtmekten bile acizim” deyip pişmanlık duyanlardan oldu.

Ankara Savaşı

Anakara Muhaberesi Osmanlı Padişahı Yıldırım Beyazıd ile Timur arasında Anakara'nın Çubuk Ovasında 20 Temmuz 1402 tarihinde Yapıldı Orta Çağın En kanlı Çarpışmasıdır. Bu çarpışmada Osmanlının yenilgisiyle Sonuçlanmıştır.
Osman Gazi ve Orhan Gazi ile I. Murad'ın inşa ettikleri devlet, daha çok Balkanlar'da genişlediği gibi, henüz gevşek vâsallık bağlarına dayanıyordu. Bu dönemde Osmanlılar özellikle Anadolu'da hızlı ve kesin ilhaklara girişmişlerdi; aradaki çatışmalara karşın, Türk-İslam beylikleriyle daha yumuşak bir ilişkiyi gözetiyorlardı. Yıldırım Bayezid ise, İstanbul kuşatmasını sürdürürken, bir yandan da Anadolu birliğini sağlamak amacıyla çeşitli savaşlara girişmişti. Karamanlılara karşı kazanılan Akçay Muharebesi (1398) sonucu KonyaNiğdeKaraman veDeveli Osmanlıların eline geçti; Sivas hükümdarı Kadı Burhaneddin'in öldürülmesiyle SivasTokatKayseri ve Aksaray Osmanlı egemenliğine girdi (1399). Aynı yıl Memluk sultanı Berkuk'un ölümünden ve yerine çocuk yaştaki Nasıreddin Ferec'in geçmesinden yararlanan Bayezid, Malatya'yı Memluklerden aldı. Dulkadiroğullarının elinde bulunan KâhtaDivriğiBesni ve Darende kaleleri de Osmanlılara geçti. Osmanlı sınırları böylece Orta Fırat'a dayanmış oluyordu. Bütün bu fetihlerden sonra Bayezid, yenilgiye uğrayan yerel hanedanları tasfiyeye yönelerek, sıkı bir merkezi yapı kurmaya girişti. Bu amaçla Balkanlar'ın Hıristiyan prensliklerine ve aristokrasisine yaslanması ise, Türk beylerinin ve İslam ulemasının kendisine duyduğu tepkiyi artırıcı bir rol oynadı.

27 Temmuz 2016 Çarşamba

CENNET NEDEN? ANNENİN AYAĞININ ALTINDADIR.


TÜM ERKEKLERİ BİR KADIN DOĞURUR,YETİŞTİRİR VE BÜYÜTÜR,
TABİKİ KIZLARIDA,
ÖZELLİKLE TOPLUMDA KIZ ÇOCUKLARINI ÇOK GÜZEL YETİŞTİRMELİ KIZÇOCUKLARINI GÜZEL AHLAKLI,YETİŞTİRMEK ÇOK ÖNEMLİDİR.
KIZ ÇOCUĞU ANNE OLACAK VE ODA KIZVE ERKEK ÇOCUK YETİŞTİRECEK YANİ TOPLUMUN EN ÖNEMLİ FERDİ KIZ ÇOCUKLARIDIR.
ÖZELLİKLE AHLAK.İÇİNDE DAVRANIŞ SOSYALVE KÜLTÜRLE BÜYÜTÜLMELİDİRLER DİN VE AHLAKLI YETİŞEN 2 NESİL SONRA YETİŞMİŞ ÇOCUKLAR BİR ÇOK KÖTÜLÜKTEN UZAK DURUR.
 SİĞARA, ESRAR, ALKOL,FUHUŞ GİBİ KÖTÜ ŞEYLERDEN BÜYÜK ORANDA ARINMIŞ BİR TOPLUM OLUŞUR, BUNUN DEVAMINDA EKONOMİ VE BİLİM ALANINDA BÜYÜK GELİŞMELER OLMA İHTİMALİ ÇOK YÜKSEKTİR.
BÜYÜKLERİMİZ BUNDAN DOLAYI CENNET ANNELERİN AYAĞININ ALTINDADIR DEMİŞLER

Borsada Yükselme İhtimali yüksek ilk 20 hisse

Borsa istanbulda Darbe girişimi ardından 27.07.2016 saat 14:16 itibariyle yükselme ihtimali
20 hisse senedi yayınlıyoruz, uzun vadeli bir varsayıımdır yani yatırım tavsiyesi değildir, araştırma göstergelerinden oluşan 20 hissedir
27.07.2016 SAAT:14:16
HİSSE ADI      FİYAT
KOZAA :      0.88
KOZAL        10.13
YAYLA         1.40
MEPET         2.06
OZBAL         1.37
TUCLK         3.64
GOODY        3.48
EREGL         4.54
PENGD         1.64
ESCOM        1.02
SAFGY         0.81
CRFSA         5.79
MGROS       15.86
THYAO        5.15
CUSAN        3.21
DESPC         3.83
SNKRN        1.69
CELHA        1.89
SANEL        1.77
ERSU          0.77

24 Temmuz 2016 Pazar

Süleyman Şah Kimdir ?

Süleyman Şah veya Süleyman Şah Bin Kaya Alp,Kaya Alp,in oğlu Ertuğrul Gazi'nin babası;Osman Gazi'nin Dedesidir. Oğuzların kayı Boyundandır
Doğum:   1167
Ölüm:        1227 Suriye/Halep
Ebeveynleri :  Kaya Alp
Eşi         : Hayme hatun
Defin tarihi ve yeri: 1227 Süleyman Şah Türbesi,suriye
Çocukları: Ertuğrul Gazi,Sungur tekin,Gündoğdubey,Dündar gazi
Torunları:Osman Gazi, saru batu savcı bey,Gündüz bey, Bay hodja

Süleyman Şah Kayı boyu'ndan birkaç bey ile Caber'e giderken Fırat Nehri'nde boğuldu iddia edilmiş, Melikşah'ın kardeşiTutuş'un ordularıyla Halep yakınlarında yaptığı savaşta öldüğü düşünülür.Ölümünden sonra Caber Kalesi'nin Fırat nehri hizasındaki kuzeyde Türkiye'ye kuş uçuşu 30 km kadar güneyde) bir kümbete defnedildi. Mezarın bulunduğu bölge, I. Dünya Savaşı sonrasında Suriye Osmanlı Devletinden ayrılınca, Fransız Suriye Mandası sınırları içerisinde kalmıştır. AncakAnkara Anlaşması ve Lozan Antlaşması'na göre Türkiye'nin toprağı sayılmıştır.



Süleyman Şah Kimdir ?

Süleyman Şah veya Süleyman Şah Bin Kaya Alp,Kaya Alp,in oğlu Ertuğrul Gazi'nin babası;Osman Gazi'nin Dedesidir. Oğuzların kayı Boyundandır
Doğum:   1167
Ölüm:        1227 Suriye/Halep
Ebeveynleri :  Kaya Alp
Eşi         : Hayme hatun
Defin tarihi ve yeri: 1227 Süleyman Şah Türbesi,suriye
Çocukları: Ertuğrul Gazi,Sungur tekin,Gündoğdubey,Dündar gazi
Torunları:Osman Gazi, saru batu savcı bey,Gündüz bey, Bay hodja

Süleyman Şah Kayı boyu'ndan birkaç bey ile Caber'e giderken Fırat Nehri'nde boğuldu iddia edilmiş, Melikşah'ın kardeşiTutuş'un ordularıyla Halep yakınlarında yaptığı savaşta öldüğü düşünülür.Ölümünden sonra Caber Kalesi'nin Fırat nehri hizasındaki kuzeyde Türkiye'ye kuş uçuşu 30 km kadar güneyde) bir kümbete defnedildi. Mezarın bulunduğu bölge, I. Dünya Savaşı sonrasında Suriye Osmanlı Devletinden ayrılınca, Fransız Suriye Mandası sınırları içerisinde kalmıştır. AncakAnkara Anlaşması ve Lozan Antlaşması'na göre Türkiye'nin toprağı sayılmıştır.



23 Temmuz 2016 Cumartesi


Alkolün Zararları dendiğinde, bunu en kısa ve öz olarak anlatmak istersek "İçki, kötülüğün babasıdır
." ifadesi en doğru olanıdır. Çünkü Alkol, içen kişinin fiziksel sağlığını bozmasının yanında, ruhsal sağlığını da olumsuz yönde etkiler. Maddi olarak kayba uğratır. Ailesiyle ve sevdikleriyle sorunlar yaşamasına neden olur. Toplum yapısını ve huzurunu olumsuz etkiler. Suça teşvik eder ve suç oranını arttırır. Yani, alkolün zararları fiziksel ve ruhsal zararlar, topluma zararları, aileye etkisi, suç oranlarını arttırması, trafik kazaları gibi çok geniş bir açıdan ele alınabilir. Bu nedenle, "Bütün kötülüklerin anası" ifadesi oldukça yerindedir.
Alkol, insanın zihnini bulandıran ve sağlıklı düşünmesine engel olan bir maddedir. Yani, bir çeşit uyuşturucudur. Alkol alan kişi, alkollü iken sağlıklı düşünemez ve sağlıklı hareket edemez. Bu nedenle, alkol hem kullanan kişi için hem de çevresi için bir tehlikedir.
Dünya'daki
Cinayetlerin%85
Tecavüzlerin%50
Şiddet Olaylarının%50
Ölümcül Trafik Kazalarının%65
Aile içi kavga ve geçimsizliklerin%70
Sonradan Olan Akıl Hastalıklarının%60
oranında etkili unsuru ya da sebebi ALKOL'dür!!!

Civa Nedir?ve Özellikleri,nelerdir?

Gümüş renkli,Ağır bir metal olan cıva oda sıcaklığında 25oC sıvı halde bulunan 5 elementen (galyum,brom,sezyum,cıva ve fransiyim) birisidir) civa zehirli pahalı bir maddedir.enzimlerin çalışmasını olumsuz etki eder
civa peryodik cetvelde kısaltılmışı Hg dir
Atom numarası80
Element serisiGeçiş metalleri
Grupperiyotblok12 , 6 , D  
GörünüşMetalik Gri
Civa
Atom ağırlığı200,59 (2) g / mol
Elektron dizilimi4f 14  5d 10  6s 2
Enerji seviyesi başına
Elektronlar
2, 8, 18, 32, 18, 2
CAS kayıt numarası{{{CAS_kayıt_numarası}}}
Fiziksel Özellikleri
Maddenin haliSıvı
Yoğunluk13,534 g / cm³
Sıvı haldeki yoğunluğu13,534 g / cm³
Ergime noktası234,32 ° K
-38,83 ° C
Kaynama noktası629,88 ° K
356,73 ° C
Ergime ısısı2.29 kJ / mol
Buharlaşma ısısı59.11 kJ / mol
Isı kapasitesi27,983 J / (mol · K)
Atom özellikleri
Kristal yapısı ?
Yükseltgenme seviyeleri4, 2, 1
Elektronegatifliği2.0 Pauling ölçeği
İyonlaşma enerjisi1.: 1007,1 kJ / mol
2.: 1810 kJ · mol / 1
3. : 3300 kJ / mol
Atom yarıçapı ? am 
Atom yarıçapı (hes.) ? am 
Kovalent yarıçapı132 pm 
Van der Waals yarıçapı155 pm 
Diğer özellikleri
Elektrik direnci ? nΩ · m (20 ° C'de)
Isıl iletkenlik ? W / (m · K)
Isıl genleşme ? mm / (m · K) (25 ° C'de)
Ses hızı ? M / s (? 'Of)  
Mohs sertliği ?
Vickers sertliği ? Mpa
Brinell sertliği ? Mpa

20 Temmuz 2016 Çarşamba

En hızlı kilo verme yolları

Sağlıklı kilo verme yolları ile ilgili olarak birçok sitede farklı önerilerle karşılaşabilirsiniz ancak en hızlı kilo verme yöntemleri için daha sağlıklı bir değerlendirme yapmanız için aşağıdaki önerilerin sizin için uygun olup olmadığını  Ayrıca kilo vermede en etkili diyet ile ilgili bir rejim listesi oluşturabilirsiniz. Zayıflamada en önemlisi sağlıklı yemek yeme uygulayarak etkili bir zayıflama yontemi takip etmektir. 
--------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------

Kural 1
• Her sabah uyanınca yudumluyarak 1 bardak su için.
Kural 2
• Gün içinde en az üç litre su tüketin. 
Kural 3
• Yemekle birlikte kesinlikle su içmeyin. Yemeklerden yarım saat önce su içmeyi bırakın ve bir saat sonra tekrar başlayın.
Kural 4
•Yatmadan önce 1 bardak su uyurken kalp krizi geçirmenizi %70 oranında önler.
Kural 5
• Yağlı ve ağır yemekleri saat 11:00 ve 16:00 arası tüketin.
Kural 6
•Zayıflama kürünü uygularken siyah çay, kahve, gazlı içecek fazla tüketmeyin.
Kural 7
•Güneş batınca çorba dışında hiçbir şey yemeyin. 
Kural 8
•Zayıflama kürü süresince Sütlü ve Etli yemeklerden kaçının.
Kural 9
•Ve ekmek... 11.00-16.00 arası dışındaki saatlerde ekmek yemeyin. Bu saatlerde de mutlaka kızarmış ve beyaz ekmek fazla tüketmeyin mümkünse kepekli ekmek tüketin.
Kural 10
•Her gün açık havada en az 30 dakika yürüyüş yapın. Park, koru, deniz kenarını tercih edin.

16 Temmuz 2016 Cumartesi

ELEKTROMANYETİK VE RADYASYONDAN KORUNMAK İÇİN PRATİK ÖNERİLER

  • Elektrikli aletleri kendinizden mümkün olduğunca uzakta çalıştırın. Elektromanyetik etki mesafe ile hızla azalacaktır.
  • Kullanmadığınız aletleri ya kapalı tutun ya da fişten çıkarın. "Stand by" konumunda kaldığı sürece elektromanyetik kirlilik yaratacaktır.
  • Düşük radyasyonlu bilgisayar ekranı kullanmaya özen gösterin ya da ekran filtresi kullanın, mümkünse plazma ekran tercih edin.
  • Ekonomi (halojen ve floresan) lambaları mümkünse kullanmayın, kullanıyorsanız kendinizden uzakta tutun; gece lambası ve okuma lambası olarak kullanmayın.
  • Dinlendirici bir uykuya geçmek için en ideal koşul yatak odasında TV ve radyo bulunmamasıdır.
  • Elektrikli saat / radyo / alarm'ı başucunuzda bulundurmayın (pilli  kullanmayı tercih edin). Elektrikle çalışan radyolu çalar saatleri başınızdan mümkün olduğunca uzakta tutun.
  • Yatak odasında başucunuzdaki duvarla komşunuzda bir elektronik aletin bitişik durmamasını sağlamaya çalışın.
  • Cep telefonu kullanmadığınız surece kapalı tutun. Gerekmedikçe cep telefonları kullanmayın. Üzerinizde açıkken bulundurmayın. (Kalp üstünde, bel ve göğüste bulundurmayın.) Günlük konuşma süreniz 10 dakikayı geçmesin.
  • Kalp pili kullanıcılarında cep telefonu ve RF kaynakları etkili bulunmuştur.
  • Cep telefonu kullanımının beyin aktivitesinde etkili olduğu gösterilmiştir. Çocuk yaşta (16 yaş altında) sinir sistemi ve başın gelişimine devam ediyor olması dolayısıyla, çocukların ve gençlerin yetişkinlerden daha çok risk altında olduğu bir gerçektir. Bu nedenle 16 yaş altındaki çocukların cep telefonu kullanmaları önerilmemektedir.
  • Cep telefonunu kendinizden en uzak mesafeye bırakın. Tercihen 1 m mesafeden kulaklıkla konuşun. Acil durumlar dışında vücudunuzda açık taşımamaya özen gösterin veya kapalı tutun, gerektiğinde siz arayın. SAR<1 W/kg olan cep telefonlarını tercih edin.
  • Yatağınızı EM alanlardan olabildiğince uzağa koyun .
  • Elektrikli battaniye kullanmayın ya da yatmadan önce battaniyeyi ısıtıp, sonra fişten çekerek kullanın.
  • Tüm VDU'lerin (TV, bilgisayar) arkalarında ElektroManyetik (EM) alan daha büyüktür. Komşunuzda bu aletlerin nereye yerleştiğine dikkat edin.
  • Lap Top bilgisayarlar (LCD ekran) şarjlı kullanıldığında düşük EM alana sahiptir (uzakta şarj edilmelidir).
  • Güçlü elektromanyetik alanlar pineal bezden melatonin salgılanmasını etkiler. Saç kurutma makinasının manyetik alanı yüksektir bu nedenle, sürekli kullanmak yerine aralıklarla kısa süreli kullanın. Uyku düzeninizin bozulmaması için yatarken kullanmamayı tercih edin.
  • Evinizdeki ve işyerinizdeki elektrik ve manyetik alanları ölçtürün.
  • Mikrodalga fırın çalışırken en az 1 m' den uzakta durun.  Gerekmedikçe kullanmayın.
  • Fotokopi makinelerinden (yüksek manyetik alan) en az 50 cm uzakta durun.
  • Elektrikli tıraş makinesini şarjlı kullanmayı tercih edin.
  • TV ekranlarından (ön ve arkasından) en az 2 m uzakta bulunun.
  • Elektrikli daktiloları kullanmadığınızda fişten çıkarın.
  • Çamaşır / bulaşık vs. makineleri çalışırken yakınında bulunmayın.
  • Bazı kimse EM alanlara diğerlerinden daha hassastır. Bu kimselerde bilgisayar monitörlerine ve diğer elektrikle çalışan aletlere karşı aşırı hassasiyet oluşabilir ve reaksiyonlar açığa çıkabilir. Bu reaksiyonlar: